1 Temmuz 2014 Salı

Kötülük Sorunu

KÖTÜLÜK  SORUNU

Kötülük sorunu başlığı altında irdelenen konu, genelde Tanrı ve insan olarak ele alınıyor ve büyük felaketlerin neden insanları kıyıma uğrattığı üzerinde geçmişten günümüze örnekler verilerek "Rahman ve Rahim" olan Kadir-i Mutlak olan Tanrı iyiyi temsil eder. O halde kötülük neden vardır?... gibi soruların cevaplarını St. Augustine'den başlayıp Kant'ın düşünclerinden alıntılar yaparak Voltaire'e kadar  gelip,  bütün bir düşünce tarihinden esinlenerek Tanrı varsa, bunca kötülük niye? ekseninde tartışıldığını okuyorum ve dinliyorum. Büyük depremler, tsunamilerden filan örnekler veriliyor bu argümanlarda.

Kötülük sorununun merkezine insanı koymak gerekir;  insanın insana yaptığı düşünsel ve edimsel  kötülüktür esas irdelenmesi gereken.  Savaşlarda insanın insana değil, insanların insanlara uyguladıkları düşünsel ve edimsel makro kötülükler düşünülecek olursa ; Hristiyan bakış açısıyla söyleyecek olursak "Baba Tanrı" çocuklarına birbirinizi vurun ve birbirinizin topraklarını gasp edin!... diye emir veriyor yani. Burada devletlerin özgür iradeleri ve siyasi kararları Allah'ın emri oluyor. Nitekim İlk Çağ'da Krallar Tanrısal yetki ile kutsanmış devlet başkanları idi ve bu çağlar boyunca değişik şekillerde ama özde aynı kalarak devam etti.

İnsan bir diğeri için neden kötülük düşünür? Kendi çıkarı için mi, Rekabet mi? Kıskançlık ve ego nedeniyle mi?  Kötü olan nadim olur mu? Nedamet-pişmanlık olabilir mi? Her kötü vicdan cezası çeker mi?  "Nadim olacak bir kişi zaten kötülük yapmaz"--diyebilir miyiz?  

Kötülük, bir kırılma noktasında veya zorlu bir dönemeçte kendimizi korumaya almak amacıyla yapmak zorunda olduğumuz bir eylem ise ve insan hayatında bir kere veya iki kere olduğunu farz edelim; fakat süreklilik gösteren, her defasında kişiye zafer kazanmışlık duygusu veren bir patolojik kötülük eğilimi var ise işte o zaman kötülüğe maruz kalan taraf kayıtsız kalıp "kötü" nün mahçup olacağını, nadim olacağını bekleyebilir mi?

"Göze göz, dişe diş, kana kan" devamlı mücadele etmek için düşünce gücü ve enerji mi harcamalıyız?

Kötüler enerjilerini devamlı negatif düşünce ve eylemlere harcarlar.  İyi ruhlar için bu o kadar zavallı bir durumdur ki akıl alacak gibi değildir ve sonunda kötülük yapan kişinin utandığına, vicdanen rahatsız olduğuna filan hükmedilir. Oysa her zaman ve hatta çoğunlukla bu doğru değildir. Görünüşte dingin ve iyi bir halde olan "Kötü", belki bir dinlenme molasında olup bir başka kötülük projesi için şarj durumundadır...

Kötü değişmez, tıpkı birtakım huyların yaş aldıkça tırmanışa geçmesi gibi. Kötünün farkında olmadan yaptığı bir iyilik varsa o da, iyi kişiye kazandırdığı tecrübelerdir. Psikoloji ve kötülük sorunu üzerine bir eğitim programı oluşturmaktan başka bir işe yaramazlar.

"Kış Uykusu" filminde vurgulanan "acaba kötülük karşısında hiç bir tepki vermezsek, kötü vazgeçer mi veya kendini kötü hisseder mi?" Bu bir iyilik, bozulmama, yozlaşmama, iyi ruhu koruma, asaletinden ödün vermeme hali midir? Yoksa pasif direniş midir? Ya da yetersizlik ve güçsüzlük müdür?......

İnsanın insana, devletin devlete (insanların insanlara) yaptığı bunca kötülük varken tutup Tanrı'nın kötülüklerinden veya neden kötülüklere karşı  insanları korumadığından söz etmek, Tanrı'nın varlığına inandığı gibi insanı reddeden bir nihilist tartışmadan öteye gidemez.

"Kış Uykusu" yer yer fonda duyulan Schubert'in piyano sonatı eşliğinde seyredeni filmin içine alıp oradaki hayatı yaşatan ve kasabanın durağanlığını insanın iliklerine kadar işleten sıradışı bir yapıt.

Yoksulluk-Zenginlik, Aşk-Alışkanlık, Durağanlık-Maceraperestlik, Gurur-Pişkinlik, Mutsuzluk-Pişmanlık,                İntellektüel uğraş-Can sıkıntısı gibi  kavramları ince ince rokoko gibi işleyen uzunca bir yaşam kesiti.    Çekimler ayrıca fedakarlık isteyen kamera çalışmalarını da içeriyor.

Sıcak yaz aylarında klimalı salonlarda özellikle kar temalı film seyretmeyi seven biri olarak ben şahsen  Nuri Bilge Ceylan'a teşekkür ediyorum. Zaten o "Altın Palmiye" ile en büyük teşekkürü aldı.                   Yaz sıcağında "Kış Uykusu", müthiş doğrusu!...

Füsun Kankat

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder