12 Ocak 2013 Cumartesi

HAYATA YAVAŞ

“HAYATA  YAVAŞ” PROJESİ

Hayata yavaş sloganıyla yaşam tarzımıza yeni bir boyut, yeni bir soluk getirmek ve bu anlayışı çocuklarımıza aktarmak ve özümlemelerini sağlamak zorundayız. Günümüz insanında sürekli tüketerek ve devinim halinde olmaya dayanan “mutluluk” kavramı fena halde “mutsuzluk” ve tatminsizlik haline dönüşmektedir. Kimileri  bunun farkında bile değilken, kimileri de farkında olup değişemiyor.  Mutlu olmak için sürekli alışveriş yapan, yeni açılan mekanlarda yiyip içen bu insanlar büyük bir hızla bıkıp başka mekanlara kaydıklarından da restoran, kafe, bistro, braserrie her ne dersek, buralar da süratle el değiştiriyorlar.                                                                                                                    Düşünce hayatı derin ve aidiyet duygusu kuvvetli olan bazı entelektüellerin, geçmiş yıllarda müdavimi oldukları bazı çay salonları (pastaneler) vardı. Örneğin, Taksim’deki Divan’da rahmetli  Atilla İlhan’a rastlardık sıkça. Orada çayını içer düşünür ve yazardı.  Daha yakın yıllarda yine Taksim’de Marmara’da değerli düşünür ve yazar Hilmi Yavuz’u görüyorduk. Leyla Umar’ı ve daha bir çok sanatçı ve entelektüele rastlamak mümkündü. Aynı şekilde Kadıköy’de de bağlılığımızı sürdürdüğümüz bazı eski uğrak yerlerimiz var. Demek ki buralarda huzur buluyoruz ve düşünüyoruz. Satın aldığımız kitaplarımızı inceliyoruz, bir yazı hazırlayacaksak en azından onu tasarlıyoruz, bir fincan çay ve sıcak çikolata kokuları eşliğinde.  Düşünmek içi yavaşlamak gerekir. Öğrenmek için yavaşlamak gerekir.                     Dinlenmek için yavaşlamak gerekir. Anın yudum yudum içilen bir kahve gibi tadına varılmalıdır. Sürekli hareket halinde olmalıyım, hiç düşünmemeliyim –diyor insanlar, kendilerini eğlendirdiklerini sanıyor olabilirler. Düşünmenin iyiliği ya da kötülüğü, ne düşündüğünüze bağlıdır tabii ki. Düşünmekten korkulmamalıdır. Düşünmek, üretmektir ve anlamlı yaşamaktır.  Sekiz tane kazağı varken dokuzuncuyu, dört tane kol saati varken beşinciyi almak, anlamlı yaşamak değildir.                        Maddi tatmin dejenere ediyor insanları, çok paran olduğunda ne yapacağını şaşırıyorsun, ne yediğin eskisi gibi keyif veriyor, ne giydiğin eskisi kadar hoş gözüküyor.  Hızlı tüketim, insan ilişkilerine de yansıyor. Çabuk alınan ve hızla bozulan evlilik kararları, doğal olmayan arkadaşlık ilişkileri vs...Hiç düşünmeden hareket eden bir toplum haline geldik. Arkadaşlık, dostluk, aşk, evlilik, emek ve sabır gerektirir. Çocuğumuzu niye çok severiz? Emek verdiğimiz için. Aşkın tam karşılığı emektir ve emek vermediğin şey kayıp gider ellerinin arasından. Önce kendini sevmek, kendinden sıkılmamak dinginleştirir insanı. Kendini sevmeyen insanın üst beni kaçar, alt beni kovalar. Bir kaç-kovala halinde kaotik bir yaşamın içindedir artık. Karambol bir yaşam biçimindeki insan düşünemez ve üretemez. Hızlandıkça insani değerlerini yitiren günümüz yaşantısına karşı “salyangoz”un sembolize ettiği bu toplumsal hareketin adı “Hayata Yavaş” ...  TOÇEV’in yani “Tuvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı”nın yürüttüğü sosyal sorumluluk projesinin amacı; koşuşturmaca, stres ve tüketim çılgınlığıyla geçen uzun vadede tatminsizlik ve mutsuzluktan başka getirisi olmayan “hızlı yaşama” karşı hayatı yavaşlatabilmek. Bunun için toplumsal farkındalık yaratmak hedeftir.  TOÇEV’in rolü ise, kampanyanın gelirlerini çocukların ve ailelerin eğitimine aktarmak. Bu konuda ilk önce teşvik ve dikkat çekme açısından  salyangoz amblemleriyle “Hayata Yavaş” tişörtleri bu yıla damgasını vuracak. Ünlü modacı  Canan Yaka’nın tasarladığı bu salyangozlu tişörtler, tişört olmanın ötesinde yeni bir yaşam tarzının anlatılmasını hedefliyor. Tişörtler ve salyangozlu kupalar artık bize yavaşlamamız ve anlamlı yaşamamız konusunda hatırlatmalarda bulunacaklar.

TOÇEV’in tüm etkinlik ve çalışmalarına yansıyacak olan “Hayata Yavaş” felsefesi, özel eğitimli koçlar tarafından eğitim süreçlerine dahil edilecek. Bu koçlar, projenin ulaşabildiği tüm köylerde büyük şehirlere oranla daha “yavaş yaşayan” çocukların şehirdeki çocukları eğitmesi gibi değişim modelleri de ön görülüyor. Annelerin bu konuda bilinçlendirilmesi de projenin en önemli adımlarından biri.

Köylerdeki çocuklar durup gökyüzüne bakmayı, sedir ağacının köknara benzemediğini, ıhlamur ağacının ne zaman çiçeklendiğini, ayçiçeklerinin ağustos ayında toplandığını anlatacaklar şehirli çocuklara. Onlar da başlarını bilgisayar ekranından veya tabletlerden kaldırırlarsa dinleyebilecekler. Bu tuhaf çağdaş yaşantımızı biraz normalleştirebilmek için sosyal sorumluluk projesiyle mi olur, nasıl olur bilmem ama bir yerlerden başlamak gerektiğine inanıyorum.

Evet, 2013’ün sloganı “biraz yavaşlayalım”, duralım ve düşünelim. Düşünmek iyi bir şeydir !...

 

Füsun Kankat 

 



__________ ESET NOD32 Antivirus tarafından sağlanan bilgiler, virüs imza veritabanı sürümü: 7887 (20130112) __________

İleti ESET NOD32 Antivirus tarafından denetlendi.

http://www.nod32.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder