IŞIK-TANRI MİTHRA , İSA VE SON YEMEK
Mithra ; Anadolu, İran, Hindistan ve Mezopotamya'yı kapsayan çok geniş bir bölge politeizminin en büyük tanrılarından biridir. Bir zaman sonra bu haritaya Roma da eklenmiş ve tanrının egemenlik bölgesi Avrupa'ya kadar uzanmıştır. Dolayısıyla Hıristiyanlığı etkileyen inançlardan söz ederken çok önemli yansımaları üzerinde durmamak mümkün değildir. Bu tanrının adına rastlanan en eski belge Anadolu'da Boğazköy kazılarında bulunmuştur. İ.Ö. 14.yüzyılda Hitit'lerle Mitanni'ler arasında bir barış antlaşması olan bu belgede Mittani'lerin koruyucu tanrıları olarak Miithra'nın adı İndra ve Varuna ile birlikte geçer. Mittani Krallığı, İ.Ö.2.binyıllarında Hurriler tarafından Mezopotamya'da kurulmuş bir devlettir. Hurriler, İ.Ö.3.binyıllarında Doğu Anadolu'da devlet kurmuş bir halktır. Ne var ki kimi tarihçiler onları İran'dan Hindistan'a geçen Arya'ların ardçıları saymaktadır. Bu varsayım doğru ise tanrının İran kökenli olması gerekir. Ama kimi kaynaklar da adı geçen üç büyük tanrının Hurri'lere Ari ırktan bir kral hanedanlığıyla birlikte Hindistan'dan geldiğini ileri sürmektedirler. Pontos, Bergama, Bosporos gibi birçok ilkçağ Anadolu kralları da Miithra'nın esinlendirdiği yani tanrının ilham verdiği anlamında "Mithridates" ortak adını kullanırlar. Bu kralların tanrılık niteliklerine de inanılmıştır. Örneğin Pontos Kralı Mithridates (İ.Ö.4.yüzyıl) bu niteliğinden ötürü zehirlere karşı bağışıklığı olduğuna inanılır, bu yüzden çağdaş hekimlikte zehir bağışıklığı onun adından türetilen "Mithridatizm" adıyla anılır, onun icat ettiğine inanılan tiryak adlı ilaca da "Mitridat" denir.
Kronolojik sıralamada bu tanrının adına ikinci olarak Hintlilerin "Vedizm" dininde rastlanmaktadır. Mitoloji literatüründe İran ve Hint Mitra'larını birbirinden ayırmak için İran tanrısı Mithra ve Hint tanrısı Mitra biçimlerinde yazılmaktadır. Kelime anlamı Sanskritçe "dost" demektir. Ne var ki bu tanrı Hindistan'da pek o kadar önemli sayılmamıştır ya da eski önemi bilinmemektedir. Eskiden çok önemli bir tanrı olduğu sanılmakla beraber bu önemini belirtecek hiç bir belge bulunamamıştır. Vedist inançlarda Varuna'nın kardeşidir ve güneşi simgeler. Buna karşı İran'da Mitra Dini, ya da Mithraizm adı verilen çok önemli gizemsel bir din meydana getirmiştir.
Roma'ya da yayılıp ROMA İMPARATORU COMMODUS'un bile girdiği bu din öylesine etkili olmuştur ki Fransız düşünürü Ernest Renan onun için, "- eğer Hıristiyanlığın gelişmesi her hangi bir nedenle dursaydı bütün dünya Mithra Dini'ni benimseyecekti.-" der.
Hıristiyanlık bu dinle beş yüzyıl süren bir ölüm-kalım savaşı yapmış ve onu ezebilmek için ona bir çok ödünler vermek zorunda kalmıştır. Örneğin v a f t i z , Mithra'nın yeryüzündeki son yemeği, Mithra'nın vücudu olan ekmek ve kanı olan şarap'la kutsama gibi bir çok Hıristiyan inançları Mithra Dini'nden alınmıştır.
Fransız düşünürü Felicien Challaye da "kendi inancına pek fazla benzediği için Hıristiyan kilisesi bu dinle özellikle savaşmış ve ancak 5.yy.da onu ezme işini gerçekleştirebilmiştir" der.
Hellen- Latin Eskiçağ Bilgisi adlı çok değerli eserinde Hense Leonard şöyle demektedir: "- Roma Devleti içinde en çok yayılan din, dünya dini olarak başta kalmak için yüzyıllar boyunca Hıristiyanlıkla çarpışan Mithras dinidir-" . Bu dinin gizliliği ve gizemselliği yanında bir başka ilginç özelliği de eski Anadolu inançlarının ünlü boğasını Mithra'nın yanına koymasıdır. ( Boğa kültü )
İran inançlarına göre bir kayadan çıkan ışık-tanrı Mithra , kozmik boğa'yı kurban ederek ( savaşıp öldürerek ) dünyayı yaratmıştır. Ama Mithra, bu dinde yaratıcı bir tanrı olmaktan çok, büyük güneş-tanrı ile insanlar arasında aracılık eden ve insanların ruhlarını kurtarmaya çalışan bir peygamber durumundadır. Boğayı da güneş-tanrı'nın buyruğuyla öldürmüştür. Gözlerin bakmaya dayanamayacağı parlaklıkta bir ateş kılığına bürünüp karanlıkları yakacak, insanları aydınlığa ve ölümsüzlüğe kavuşturacaktır.
Bu temalarda "Z e r d ü ş t l ü k" etkileri de açıkça görülmektedir. Mithra, ışık-tanrı olarak kötülüklerle sonuna kadar savaştıktan ve kötülükleri yok edip karanlıkları aydınlattıktan sonra güneş-tanrı ile birleşip göğe çıkmaktadır. O zamana kadar bir peygamber durumunda olan Mithra, böylelikle tanrılaşıyor. ( İsa'nın durumunu düşünelim) Kötülük büyük çapta yenilmiş, evrenin tüm karanlığı aydınlanmıştır ama bu gene de tam bir aydınlanma değildir. ( Günlerin yarısı aydınlık, yarısı karanlıktır. Vaktiyle tüm gece olan evren yarı yarıya gündüzleşmiştir). Kötülükler sinsi sinsi devam etmektedir. Karanlığın kötülükle nitelenmesi hırsızlık, öldürme, zina vb. gibi bir çok kötülüklerin geceleyin işlenmesiyle ilgili olsa gerektir.
Mithra, artık bir tanrı olarak gökteki yerinden, insanların kötülüklerle savaşında onlara yardım etmektedir. Her insan tanrının yardımıyla zafere ulaşabilir. Ulaşamayanlar, bu yardımdan yararlanmayanlardır. Bundan ötürü her insanın ölümünde onu bir yargılama beklemektedir. Bu yargılanmadan başarıyla çıkanlar kurtuluşa ve ölümsüzlüğe kavuşmakta, bahtlılar ülkesinde sonsuzca yaşamak için göğe yükselmektedirler. Mithraizm, yedi derecelidir. Dine girmek için bir erginleme 'den geçilir. Bu erginleme töreninde istekli, ölmeden evvel ölür ve dirilir. Bu, onun dünya üstünde de mutluluğa kavuştuğunu dile getirir. Öldükten sonra gene yargılanacak ve başarıya ulaştığı halde gene dirilip büsbütün ölümsüzleşecektir, ama dine girmekle dine girmeyenlerden farklı olarak, bir üstünlük ve mutluluk elde etmektedir. Tapım mağaralarda ya da yer altındaki gizli odalarda yapılmaktadır. Bu gizli tapıma kadınlar katılamazlar. Yedi derecenin her birindeki sınavı başarıyla vererek yavaş yavaş son dereceye yükselinir. Bu tapımda b o ğ a kurban edilir, böylelikle tanrı Mithra'nın kozmik boğayı öldürüp dünyayı yaratışı canlandırılır.
Suyla ve balla vaftiz yapılır, kızgın demirle damgalanılır, ekmek ve şaraplı tapım yemeği yenir, İsa'nın Cena'sının aynı olan "Mithra'nın yeryüzündeki son yemeği " anılır. Bu gizli tapımın ritüellerinde daha pek çok şeyler bulunduğu kesindir, ne var ki bunlar bilinmiyor. Kimi törenlerde maskeler taktıkları, oruç tuttukları, uzun taş sıralarda oturarak tapım yemeği yedikleri bilinmektedir. Gizli yedi derecenin sırasıyla adları da şöyleymiş: Karga, Kartal başlı Aslan, Asker, Aslan, Pars, Güneşin habercisi, Ulu....Başkanlarının ya da baş din adamlarının adı da Ulular Ulusu imiş...
Tanrı Mithra en büyük önemi İran'da kazandığı halde İran bulguları kronolojik sırada sonuncudur, İran kaynaklarında adına ancak İ.Ö. 4.yy.da rastlanmıştır.
Roma döneminde tabii ki Hıristiyanlık dininin kabulü ve yayılması öyle birdenbire ve kolayca olmamıştır. Geçmişten gelen bazı inanç ve kültürlerin izleri kalarak ve o inançlara karşı yeni dini savunan Apologistler yani inanç savunucuları ve ilahiyatçılar akıl yoluyla inancı usa uygun anlaşılabilir bir hale getirerek, İsa'dan sonra 6. hatta 7.yy.lara kadar yayma gayretinde bulunmuşlardır. Nicea Konseyi, İstanbul Konseyi , en son 692'deki büyük Trullo Konseyi'inden sonradır ki aydın ve aristokrat sınıfın ve Kilise Babalarının benimsediği ve tarih boyunca olduğu gibi devletin iktidar erkini de Tanrı'nın elçisi sıfatıyla kendilerine bağlayan bir büyük din haline gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder