10 Ekim 2012 Çarşamba

İskenderiyeli Philon ( M.Ö.30 - M.S.50 )

  İSKENDERİYE’Lİ  PHİLON  (M.Ö.30 – M.S.50 )

POLİTEİZM’DEN  MONOTEİZM’E  GEÇERKEN  SINIRDA  RASTLADIĞIMIZ  BÜYÜK  DÜŞÜNÜR

“  Sadece Yahudilerin Tanrı’nın kavmi olmadığını, tüm insanların ortak bir baba önünde eşit olduklarını dile getirmiştir.  Yeter ki insanlar tek tanrıcı olsunlar ve bu Tanrı’ya inansınlar, ona dua etsinler.”---diyen  büyük Yahudi filozof  Philon,  mensubu olduğu dine ve topraklara rağmen özgür bir düşünce ve adil bir bakış açısına sahipti. Düşünen araştıran ve kültürler arası olumlu bir senteze ulaşmayı gerçekleştiren bir alimdi.

İskenderiye’de yüksek itibarı olan ruhani sınıfından bir ailenin oğludur. Bir taraftan güçlü bir Yahudi kültürü almış, bir taraftan da daha çocukluğunda bu kültürle yetinmeyip üzerine Yunan kültürünü eklemiştir. Sadece ekmek, tuz ve bir çeşit otla çölde geçirdiği bir inziva (dalınç) döneminden sonra  Atina’ya gider. Orada retorik öğrenerek; Pindar, Sophokles, Euripides ve Heredot’un eserlerinin etkisiyle Yunanlıları sever ve eserlerinde Tanrısal Platon en başta olmak üzere Anthistenes, Pythagoras, Aristoteles, Zenon, Herakleitos ve Arkelaus gibi Yunan düşünürlerinden bir hayli etkilenir ve zenginleşir.  Eski Yunan’da tek bir Tanrı fikrinin ışığını ilk yakan kadim filozof Platon’un Timaios dialoğundan çok bahseder. Philon, “Her İyi Adam Özgürdür” adlı eserini Yunanistan’da yayımlamıştır. Sinagog’da ve okulda verdiği dersleri kapsar. Bir çok eserler vermiş ve bunları “alegorik” anlatımla ortaya koymuştur tıpkı essencilerle sağıtmanlar ve kabalistlerin yaptığı gibi... Daha sonraları Origen ve Gnostiklerde (bilgiciler) görülmüştür.  Alegorik yönteme baş vurmanın iki nedeni vardır:  Biri düşüncenin bağımsızlığını geleneğe saygı gösteriyormuş gibi görünerek korumak;  ikincisi, kutsal kitaplarda yazılan şeylerin mecazlı, simgeli ve kinayeli bir dille ifade edilmiş olduklarına inanmak.      Philon’un eserlerinde güttüğü amaç da okuyanları inandırmak  ve hidayete erdirmektir. Bu umut ve inancı, ölünceye kadar yitirmemişti. Onun bütün eserlerini Kilise Babaları okumuştu. Philon’un felsefe tarihindeki yeri  fevkalade önemlidir. O, bize yalnız İSKENDERİYE “EKLEKTİZM’İNİ değil, fakat bu okulun uğraştığı sorunları, o dönemde  İSKENDERİYE’DE  TOPLANMIŞ  ÖĞELERİ  BİRBİRİNE  YAKLAŞTIRMA ve uzaklaştırma amacını temsil eder. Bu yakınlaştırmanın ilk örneğini vermek suretiyle kendisinden sonra meydana gelen şu  üç büyük sistemin bir aracısı ve müjdecisi olmuştur :                       1) BİLGİCİLİK (GNOSTİSİSİZM )----2) YENİ-PLATONCULUK---3) İSKENDERİYE KİLİSESİNİN PAPAZLAR FELSEFESİ  ( ERKEN HIRİSTİYANLIK )----                                                                                                                        Philon’un  eserlerinde işlediği konular, esas olarak “Kabala felsefesinin özünü teşkil eden Tanrı’nın yaratıcı enerjisi, yaratılan her şeyde O’nun var oluşu, ilk insan” melekler,”Kelam”, vahiy ve MUSA ile ilgili düşünceleridir. Ahlak, insan yaşamı ve erdem konularında Platon ve Yeni-Platoncular’dan izler taşımaktadır.

ESERLERİ:  Musa’ya Göre Alem’in Yaradılışı,  Kutsal Kitapların Alegorileri,  Alevler Saçan Kılıç,  İlk Doğan İnsan,  Kabil,  Nuh Uyanınca Öğrendi, Akılsızın Köleliği, İttifaklar, Sofuluğa Dair(bundan  üç parça kalmıştır), Çıkış Kitabına ( Exode) Dair Sorunlar ( bu eser beş kitaptır), İshak, Yakup...vb.’nın Hayatları,  Yahudilere İşkence ( üç kitap-kaybolmuştur), Düşler Kitabı ( üç kitap),  Sayılara Dair,  Florilegia.

Philon’un eserleri genel olarak iki büyük kısma ayrılmıştır: 1- Eski Yunan sistemlerinden yararlanmış olduklarıdır ki, bunlar dinin ahlaksal ilkeleriyle uzlaşabilirler. Örneğin, Pithagoras, Aristoteles, Zenon ve hele Platon’un düşünceleri bu türdendir.                                                                                                        2- Kaynakları Doğu düşünce ve inançları olan coşkulu bir panteizmi ve coşkun bir mistisizmi kapsayaneserleri. Bu iki düşünce tarafı , onun doktrinini, şu üç problemde toplamamıza  yarardım eder:    a)  Tanrı:  Philon’a göre, Tanrı inkar edilemez; zira, O’nun varlığından hem kutsal kitaplar bahsediyor, hem de alemin düzeni. Yahova tarafından bazı kimselere ilham edilmiştir. Fakat, insan onun ne olduğunu bilemez. O’nun niteliği , bilinmek değil, varolmaktan ibarettir. Kendini yüce birliğin kendisi bilir. O, cisimsizdir, tanımlanamaz. Philon, On Emrin (Decalogue) nasıl vahyolunduğunu açıklamak için : “ Tanrı, der, görülmez bir sesin , gerçek akıl sesinin hava içinde çınlamasını emretti ! “.     Bu suretle Philon, Tanrı’nın konuşmadan konuştuğunu tanıtlamaya çalışır. Tanrı birdir,  evrenin tek sahibidir, ebedidir ve değişmez. Uçsuz bucaksızdır ve evreni doldurur. Bir anda hem yerdedir, hem de hiçbir yerde değildir. O, kavranılabilir ( intellegible)  düşüncelerin maddesel olmayan yeridir. Tümel bilgiç (omniscience) ve tümel güçtür.  Hatta saçmaya bile gücü yeter ve Tanrı kayradır (providence) yani yüksek tutulan, ya da yüksek sayılandan gelen iyilik, lütuf, ihsan, atıfet, inayettir.                                        Kutsal kitabın yazdığı gibi, a l e m i n  ç o b a n ı d ı r ;  tüm insanlık O’nun sürüsüdür. Kendisinin MUSA’ya söylediği gibi, “ Senin Tanrı’n olan ben ebediyim ! “ O, tüm ulusların Tanrı’sıdır; emirleri herkes içindir. Tüm insanlar O’nun katında eşittirler; özgür ve köle, herkesin sığınağı ve barınağı O’dur.  O en yüce  bir barışseverdir ki, günah işleyenlere daima iyiliğe dönmeleri ve kendi taraflarından  ceza görmeleri için  elverişli fırsatlar hazırlar. O, iyiliksever ve kurtarıcıdır. Düşünce-Tanrı ve Aşk-Tanrı’nın her ikisi de bir anda bilime sahiptir. Fakat buna, bilimi insana yaymak için sahiptir. Tanrı’nın şerden başka her şeye gücü yeter, cezalandırmadan affeder.                                           Tanrı hakkındaki bu düşüncelerinden de anlaşılır ki, Philon, evrenden ayrı ve bağımsız bir varlık olarak ele almış olduğu Tanrı’yı, bir taraftan eşyanın nedeni, evrenin yapıcı ve etkili nedeni saymakta, bir taraftan da insanlığın ülküsü gibi tasavvur etmektedir. Yukarıda saydığı niteliklere dikkat edilirse, bunların  insan fakültelerinin en yüksek bir evrim derecesine yükselerek onun niteliğinde toplanmış olduğu görülür. Philon, bir taraftan da Tanrı’yı, yetkinlğin ve hatta tüm olabilen fakültelerin üstünde betimlemiştir. Yani, erdem, bilim, güzellik, hayır ve hatta birlik bile O’nun hakkında bir fikir veremez. O, sadece adsız bir varlık olarak vardır. Görülüyor ki Philon, birinci takdirde , Yunan Felsefesi’nin ve özellikle Platon’un etkisi altındadır;  ikinci takdirde ise, tamamiyle insanınkilerden farklı bir düzen  düşüncesiyle karşı karşıya bulunur. Yani, üstün olduğu iddia edilen bir fakülte önünde  vazgeçen bir akıldır ki, bu mistisizmin önünde felsefenin çekilmesi demektir.

Philon, Tanrı ile insanlar arasında mabeyincilik yapan birtakım güçlüler de kabul etmiştir. Tanrı görülmediği halde bunlar insana İbrahim öyküsünde olduğu gibi, görünürler ve Tanr’ya yakın bir yerde bulunurlar. Tanrı’dan haber getirirler, O’na hizmet ederler. Bu üstün meleklerin sayısı beştir. Bunların en yükseği “Kelam”dır. Bu, Tanrı’nın görülebilir adı ve suretidir. Fanilerin akılları tarafından  kavranılabilecek olan nurun kaynağı budur ve kendi yaratıcısı gibi ebedidir.  O, Tanrı’nın vekilidir.             Daima babasının yerini almaya ve onu taklit etmeye hazırdır. O, evreni bir giysi gibi taşır; tüm öğelerle örtünmüş olup, evren onun suretinden oluşmuştur. Kelam, kalbimize girince, içimiz bilgi ve esenlikle dolar.  O, insanlığın kurtarıcısıdır. Philon, hiçbir ruhun kurtarılmasından umudunu kesmez.  Zira, Kelam, Tanrı’ya bir faniyi affetmesi ve inayette bulunması için yalvarmaya asla son vermez. O, Tanrı’nın  ilk iki güçlüsü arasında bir mabeyincidir. Oluşturduğu evrenin bölüştüreni, düzenleyenidir ve günahsızdır.  O, baba için Tanrı, anne için bilgelik, ve giysi için evrendir. Konuşulan “Kelam” dilden başka bir şey değildir ve bu, her ahlakın dayanak ve ilkesidir. Anlaşılıyor ki, Philon’a göre KELAM, tüm düşüncelerin yeridir ve varlıklar, bu düşünceleri taklit ederek meydana gelir. Yani, evren, Tanrısal düşüncenin , nesnel bir belirtisidir. Tanrı, evrenin zihinli bir ilkesi, bir mimarıdır. Tüm göksel aşamaların her derecesi, düşüncelerden başka bir şey değildir.  Fakat Doğu mistisizmi, Tanrı’yı tüm varlıkların içkin nedeni ve yeri olarak göstermek suretiyle ortaya çıkınca, tüm düşünceler, bir kuvvet ve bir tek tözün kapladığı maddesel gerçeklik ve birbirine bağlı etkin kuvvetler halini almış olurlar. Bu suretledir ki, Tanrı’nın ilk oğlu olan KELAM, ya da BİLGELİK, başka bir güç, bir kişi, bir hipostas haline gelmiş olur. Bu itibarla güçlüklerin ilki olan KELAM’a, “Tanrısal Adem” adı da verilebilir.                              Zira, topraksal insan, onun suretinde yaratılmıştır. O, bize bazen maddesel  bir şekilde görülür. Yakub’un düşte gördüğü , o olduğu gibi, Musa’ya ateşli çalılıktan hitap eden de odur. ( De Somniis, cilt I, s. 656). 

Kelam’ın göğsünde ikinci bir güçlü , yani söylenmiş olan kelam anlamında olmak üzere “söz “ denilen etkili güç, kaynağından fışkıran bir nehir gibi belirir. Bu ikinci kelam da, tüm varlıklara adaletle hükmeden ‘saltanat gücü’nü doğurur. Bu üç güçlü Tanrı’dan ayrılmamak koşuluyla,  ışığını derece derece karanlıklaştırmak suretiyle, evrenin ışık ve hayatı olmak üzere Tanrı’dan iner, ve Tanrı’dan türerler. ( Burada Kabalistik düşünceyi  anımsamakta yarar var).

Meleklere gelince, bunlar doğanın türlü kısımlarını yöneten canlı varlıklardır, ya da esir içinde yüzen ve bazen insanlarla birleşmek üzere gelen ruhlardır.  Onların rolü, mitolojideki cinlerle ikinci düzenden olan tanrıların yaptığı rollerin aynıdır. ( De Gigantibus cilt I, s.253)  Burada, Yeni-Platonculuğu ve Plotinus’u anımsıyorum ister istemez, Plotinus da tek Tanrı, Mutlak Varlık’ı kabul etmekle  birlikte mitolojideki bu ikinci düzenden olan tanrıları yadsımaz; dolayısıyla biraz da Roma İmparatorluğu anlayışı ve teamüllerine bir uyum göstermedir belki de kimbilir...Tek Tanrılı büyük dine geçiş sürecinin işleyişi gözüyle irdelemek gerekiyor...

b)  KOZMOGONİ :   Philon’da bu konu, Tanrı, yüklem, eylem ve doğasından ayrı olarak incelenemez. Kelam ile diğer güçlülerin aracılığıyla Tanrıda yerleşmiş bulunan aleme ulaşılır. Philon’un bu konudaki düşünceleri, sisteminin en düzenli bir kısmıdır. O, bu sorunu  “Alemin Bozulamazlığı” ve “Alem” adlı iki eserinde açıklamıştır. Philon , öncelikle Yahudi kozmogonisinin  Yunan kozmogonisinden üstün olduğunu tanıtlamaya çalışır. Philon Kutsal Kitap’ta iki kozmogoni görüşünün varlığını fark etmiştir.      Birincisi, ‘duyulur alem’, ikincisi kavranılabilir alemdir ki ona göre , bunu ayıran MUSA’dır. Kutsal kitaptaki  yaratma dogmasını  elden bırakmaksızın Yunanlıları düzenleyici bir Demiourgos sayesinde alemin ebedi olduğunu iddia etmelerine hücum eder. Ona göre Tanrı her şeyi çoktan çıkarmıştır.        Tanrı, duyulur alemin ve akıl alır alemin, yaptıran, etkin ve amaçlı ve maddesel nedenidir, babadır ve kosmos’un ve zaman’ın artistidir. Tüm yaratılmış olan evrenin yaratanı ve nedeni elbette sonuçtan üstündür. Tanrı evvela kavranılabilir düşünceleri yaratmıştır ki bunun birincisi Kelam’dır. Tanrı, alemi iyiliğinden yaratmıştır, alemi düşünmüş, bu düşünceye hayran olmuş ve kendi güçlerini tüketmeksizin yaratmış ve beceriksiz bir sanat adamı gibi değil, oğlunu yöneten bir baba gibi araya girerek sürekli yaratmaya devam eder; alem bir tek edimle yaratılmıştır. Zira, Tanrı’nın zamana ihtiyacı yoktur. Musa’nın günden bahsetmesi, sayının düzen ve ahenk simgesi olmasından  ve sayılar arasında 6’nın buna en uygun gelmesindendir. Philon burada çok önem verdiği sayılar hakkında garip bir kuram ileri sürmüştür. Bu nedenden eskiler onu, Pisagorcu saymışlardır. Örneğin ona göre 6, birlikten sonra gelen en yetkin sayı olduğu için yaratmaya en uygun gelen tek sayıdır. Zira bu iki eşit kısımdan 3’ten, 2’den, ve nihayet birlikten ibarettir; erkektir ve dişidir....vb.  Tanrı’nın iyiliğinden doğmuş olan evren,    olabilenin en iyisidir. Tanrı, ara vermeden kendi eserine nezaret eder. Evren birdir ve o duyulur olduğu için yaratılmıştır. Tanrı tüm bir edimdir, bununla birlikte güçten edime geçer. Madde bitmeyecektir, fakat buna karşın o, başlamıştır. Görülüyor ki Philon’un kozmogonisi, hiçbir mantıkla uzlaştırılamayacak olan iki doktrini  kapsamaktadır : 1- Platon’un  düalizmidir ki bu, Timaios diyaloğunda açıklanmıştır. 2-Tözün birliği ve türüm (emanation ) düşüncesi, Philon’un bir çok eserlerinde ve hele De Mundi  Opificio adlı eserinde cilt 1 s.4 İbrani Tanrıbilimcilerinin iki ilke tanıdıkları  kayıtlıdır:  a) Etkin (actif) ilke, yani ‘yüce zihin’ ya da ‘KELAM’ ki, bu, iyinin, güzel ve doğrunun kaynağıdır.   b) Edilgin (pasif) ilkedir ki, bu ham ve cansız maddedir. Buna zihin şekil vermiştir.  Philon, bu ikinci ilkeye saf bir soyutluk vermemek için , “Hiçbir şey yoktan varolamaz ve hiçbir şey yokluğa dönmez” şeklinde ifade edilmiş olan ilkçağ putataparlarının özdeyişini hatırlatır.  Yani evren; Toprak, Su, Hava ve Ateş gibi dört  elementi  kapsar ki bunlar sırayla bir şekilden başka bir şekle girer. Fakat bu öğelerden her birinin ayrı ayrı şekilleriyle evrenin yapısı içinde toptan gösterdikleri şekilleri, Tanrı’nın kendisi de alır. Yani bu duyulur alem, “Olsun !” emri verilmeden önce, Tanrı, kendi düşüncesinde kavrayabileni ve ebedi düşünceleri seyretti ve Philon, bu Platon’cu görüşte hiçbir şeyi unutmamak içindir ki alemin ebediliği düşüncesini de bu görüşe ekledi. Ona göre, alemin oluşumunun gerçeksel nedeni, Tanrısal hayırdır. Şu halde Tanrı, düzenin, genel ahengin kaosla yer değiştirmesini istemek için iyiliğe son vermesi gerekir. Bir gün dünyamızın yerine daha iyi bir dünyanın geleceğini var saymaya gelince, böyle bir hipotezi kabul etmek, Tanrı’yı şimdiki eşya düzeni karşısında bilgeliğiyle bilgisinin eksik olduğunu kabul etmek demektir. Böylece alem, bitmemek üzere başlamıştır. Bu nedenle de TANRI ONUN YARATICISI DEĞİL MİMARIDIR. Nasıl ki artist eserinden ayrı ve farklı ise TANRI da EVRENDEN ÖYLECE AYRIDIR. Şimdi bu düşünceleri, aşağıdaki şu önermelerle uzlaştırmaya çalışalım: Tanrı, hiç dinlenemez. Ateşin doğası yakmak, karın doğası soğutmak olduğu gibi onun doğası da, daima meydana getirmek, oluşturmaktır.( Leg. Alleg. Cilt I, II, s.261 baskı:Mangey)  YARATMA, ZAMAN  İÇİNDE  BAŞLAMIŞ  DEĞİLDİR.  Zira, zamanın kendisi, Platon öğretisinde olduğu gibi eşya ile birlikte oluşan ebediliğin fani bir hayalinden başka bir şey değildir. Tanrı’nın varlıklar üzerinde yaptığı eyleme gelince, bu maddeye hemen şimdi bir şekil vermekten ibaret değildir. Onun eylemi, mutlaktır; bu eylem, yaratmanın yoktan var olduğuna dair olan düşüncelerin ötelerine uzanır. Zira, Philon’a göre, Tanrı, evrenin olduğu kadar da her bir varlığın içinde bir eylem ilkesidir.  Çünkü faaliyet yalnız ona aittir. Doğmuş olan her şeyin karakteri edilgin olmaktır ve tüm varolan şey, onun varlığı ile doludur.  O, her şeye nüfuz etmiştir. Tamamiyle boş olan hiç bir varlık yoktur.  O, her yerdedir. Kendinden türeyen güç aracılığıyla , o maynı zamanda toprak, su, hava ve gökyüzüne nüfuz eder ve evrenin en küçük parçalarını bile görünmez bağlarla birbirine bağlamak suretiyle doldurur   ( De Linguarum Confusione, cilt I, s.425 )    Fakat bu kadarı da yetmez;  Tanrı’nın kendisi de ‘evrensel  yer’dir. Çünkü O,her  şeyi kaplar ve içine alır. Evrenin ve evrene özgü olan yerin sığınağıdır. Kendisinin yeri de kendinin kaplanmış bulunduğu yerdir. Yani O, kendi kendisini kapsar. ( De Somniis, lib.I). Durum böyle olunca, öteki varlıklara yapacak ne kalır ?  Bunun karşılığı:  “Tanrı heptir (tüm) den ibarettir.

Philon’un öğretisi kapsamında tabii ki daha yazılabilecek pek çok şey var.  c) İnsanın Doğası  ya da antropoloji üzerine yazdıklarını burada alıntılamama gerek  olmadığını sanıyorum. Ancak benim daha önce size sormuş olduğum veya hep bir cevap araştırdığım sorunun cevabını hemen burada yakaladım ki  şudur: Yunan felsefesinin sağladığı akılcı bir kuramla kendi mutlak inançlarını uzlaştırmaya çalışırsa da benim aradığım son söz şudur;  “BİLGİNLER  VE  FİLOZOFLARIN  İŞE  KARIŞMALARIYLADIR Kİ   YUNANLILAR,  MUSA’NIN   BİLDİRDİKLERİNİ  TANIMIŞLARDIR”.

Büyük filozofumuz daha ne desin ki !...

En büyük Mimar’ın İlahi Işığı hep aydınlatsın bizleri......

Füsun  Kankat                                 Kaynağım: Filozoflar Ans. Cemil Sena  3.Cilt  S.597

 

   

 



__________ ESET NOD32 Antivirus tarafından sağlanan bilgiler, virüs imza veritabanı sürümü: 7565 (20121009) __________

İleti ESET NOD32 Antivirus tarafından denetlendi.

http://www.nod32.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder