23 Nisan 2012 Pazartesi

ARİADNE NAKSOS'TA

ARİADNE NAKSOS'TA

Mehmet Ergüven'in sahneye koyduğu Ariadne Naksos'ta oyun içinde bir
oyundu. Birinci perde bir prolog, bir ön oyundu. Ariadne oyununun
perde arkasındaki tartışmalar, hazırlıklar ve düzenlemeler
niteliğinde. Ariadne'nin hazin, ciddi ve romantik hikayesiyle daha
doğrusu mitiyle zıtlık teşkil edecek komik ve hafif bir ön oyunla
karşılaştık. Barok operalarındaki gibi bir Opera Buffa ( Komik Opera)
ile Opera Seria (ciddi opera) karışımı bir librettoda sempatik,
hareketli Zerbinetta ile ciddi kahraman Ariadne'yi ilgiyle izledik.

Zıtlıkların önce biraz anlaşılmaz kıldığı ön oyun sonra çözüldü. Hugo
von Hofmannsthal'ın librettosunda on beş yaşında Homeros'u, Dante'yi,
Voltaire'i okuyan Modern Alman Şairi Hugo von Hofmannsthal'ın dümdüz
yalın bir Ariadne miti anlatmak yerine önce esprili bir girizgah
koymak konusundaki kararını eleştirmek bizi aşar. İkinci bölümde yani
çıplak, çorak Naksos Adası'nda sevgilisi yiğit Theseus tarafından terk
edilen Ariadne'nin bölümünde müzik, insanı yavaş yavaş Dionysos'un
şaraplarını tadarcasına mest ediyordu. Tam bir Richard Strauss
anlatımı... Primadonna Evren Ekşi, sesi ve vücut diliyle son derece
etkileyiciydi. Hüseyin Likos, Bakkhus yani Dionysos, bol yıldızlı
final sahnesinde, bol yıldızlı alkışlara mazhar oldu. Ariadne, yürek
acısına ve hayal kırıklığına son vermek için ölmek istiyordu. Aslında
ölüm tanrısı zannettiği Dionysos'un karşısına çıkmasıyla ilahi ödülüne
erişti ve sonunda ölümsüzlere, gökyüzündeki yıldızlara karıştı.

Bence Ariadne vesilesiyle, Batı Anadolu'nun bağrından çıkmış önemli
bir tanrı Dionysos. Üzerinde derin düşünülmesi gereken bir tanrı
şarap tanrısı Dionysos. Diğer doğa tanrılarından daha etkili, şiirin
en insancası sayılacak bir edebi tür olan tragedyayı esinlemiş olması
kendinden sonraki birçok dinsel ve kültürel oluşumların kıvılcımını
ateşlemiştir. Dionysos'un esasen vatanı Lydia'dır.
Manisa-Bozdağ-Sarde yöresiyle ilişkisi M.Ö. 5.yy sonlarında
Euripides'in son tragedyası Bakkhalar'dan anlaşılmaktadır. Dionysos
tapımı bir halk dini olmuştur. Şaraba ve esrik neşeye karşı olan tek
düze aklın esiri Pentheus ve taraftarlarının kovmaya uğraştıkları bu
tanrı, İlkçağ'da işkencelerle daha da yücelttikleri İsa dinine örnek
olmuş tıpkı Meryem Ana nasıl Artemis ve Kybele'nin özelliklerini
benimseyip tutunmuşsa, İsa da Dionysos dinine sırtını dayayıp geniş
halk kitleleri arasında yayılmıştır.

Dionysos, mistik akımlar ve tarikatları büyük ölçüde etkilemiştir.
Bektaşiliğin ve günümüze kadar gelen tarikatların kaynağında şarap
tanrısı Dionysos'un etkileri olduğu bilinmektedir.Halikarnas
Balıkçısı'na göre; İzmir'in zeybekleri, İlkçağ'dan kalma İobakkhi adlı
bir topluluktan gelmedir.

Topraktan gelen bereketin bir göstergesi olan üzüm salkımları, asma
dalları ve insanları dünya dertlerinden azad eden esrik ve keyifli bir
hale koyan şarap, Dionysos tarafından insanlara verildi. Kişinin
bilinçüstü ve bilinçaltına erşebilmesi, bu tanrının etkisiyle
olmuştur. Şarapla gelen keyif ve mutlu olma hali insanı doğa ile
birleştiren ona cenneti yeryüzünde yaratan bir mutluluktur.Nasılki
toprak ve bereket tanrıçası Demeter, ölümlü insanın yiyeceklerini
veriyorsa; ikinci önemli bereket tanrısı da üzüm suyunu bulup insana
verdiği için Dionysos'dur. Bakkhus'ün sarhoşluğunda da, çılgınlığında
da geleceği görme kudreti vardır. Bazı tarikatların kökenine
indiğimizde şarap tanrısı Dionysos'un etkilerini görmek mümkündür.
Daha fazlasını düşünmek için Friedrich Nietzche'nin "Tragedya'nın
Doğuşu" adlı eserindeki Eski Yunan varlığı üstüne yorumunu bir kez
daha okumak ve üstünde durmak gerek! İlkçağ Yunan yaratıcılığında
iki büyük esin kaynağı APOLLON ve DİONYSOS ! Apollon
ışığıyla bir projektör gibi aydınlatıp doğayı görme, akılla algılama,
biçimlendirme gücü ve yeteneğidir. Apollon ilham perileri ile
birlikte sanatın ateşleyicisidir. Dionysos ise doğanın kendisi değil,
ama insana doğayla birleşmeyi sağlayan araçtır. Osiris, Adonis ve
Attis gibi doğanın mevsim mevsim değişikliğini de simgeler.
Dionysos, doğaya çevriktir, ama onun simgelediği asıl büyük kuvvet
doğanın kendisi değil, insanla doğa arasında bir ilişki, insanı
doğanın sırlarına erdiren büyülü bir güçtür. Yunan dili bu güce eren
insanın durumunu iki sözcükle yansıtmıştır: " Mainomai" ve
"enthousiasmos" . Doğa sırlarına ve gücüne ermek, yani tanrılaşmak,
insan için ulaşımı en çok özlenen bir aşamadır. Dionysos, bu ereğe
varmanın yolunu herkes için ve kolay açar. Bu yol şarap ve
sarhoşluktur. İnsan ancak şarabı elde ettikten sonradır ki,
yaratıcılığın kökeninde bulunan değişim yapma gücüne kavuşmuştur.
"Mainomai" de "enthousiasmos" da işte bu tanrıya erme, tanrıyla
karışma ve tanrılaşma yetisini dile getirir. Dionysos işte bu
gerçeği, hem doğal, hem de doğaüstü bir olayı dile getirip simgeler.

Şarap tanrısı Dionysos ile Giritli prenses Ariadne göklere yükselirken
bence Strauss'u da tanrıların katına çekiyorlardı. Orkestra Şefi
Raoul Grüneis'i bir kez daha buradan alkışlıyorum. Aman Apollon
müzolarını üzerlerinden eksik etmesin !...

Füsun Kankat

Kaynakça: Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder