23 Nisan 2012 Pazartesi

İNSANI DİĞER VARLIKLARDAN AYIRAN YÜCE DEĞERLER

          İNSANI  DİĞER  VARLIKLARDAN  AYIRAN  YÜCE  DEĞERLER  :

                              Seküler yaşam  biçiminde “din ve sanat” arasındaki fark

Laf lafı açarmış,  bir önceki  yazımın devamı niteliğinde zihnime takılan konuya karşılaştırmalı anlatıma başvurarak giriyorum; her iki kavramda da tapınma, hayranlık, esinlenme var.

Dinde ve dini mekanlarda sadece hayranlıkla izlemek değil, kendinden geçme, teslimiyet, tevekkül, sakinleşme, hayatın zorluklarına katlanma gücü, merhamet, sevgi gibi  duygularla izleriz dinsel temalı sanat eserlerini.  Dini referansla yaşamını sürdüren  inançlı insan İsa heykelinin önünde diz çöker veya Meryem Ana ikonlarının önünde ‘baba-oğul-kutsal ruh’ anlamında triniteyi vurgulayan haç çıkartma işaretini yapar. Bunlar ibadetle sanatın bir arada yaşandığı anlardır. Zira o kadar mükemmel yapıtlar var ki, çarmıhta İsa, İsa ve Havarileri, Bakire ve Çocuk v.s. o kadar ayrıntılarıyla güzeli yakalamış sanatsal  yapıtlar ki hayranlıkla seyretmemek mümkün değil...

Seküler yaşam tarzında, kültür ve sanatla daha özgür düşünen, daha özgür üreten sanatçılar yetiştiren bir hayatın içindeyiz.  Dini mabetlere pek gitmeyiz, ama müzelere, konser salonlarına, sergilere giderek hayatımıza anlam katarız. Sanat eserlerinin önünde  uhrevi duygulara pek kapılmayız da daha çok epistemolojik (bilgi kuramı- bilgi meselesi ) bir yaklaşımımız  vardır; başlarız kafa yormaya  sanatçı kimdir? Hangi tarihte ölmüş?  Hangi ekolden, yaşadığı dönemde nasıl bir tarihi ve politik ortam vardı ve nasıl etkilendi?  Gibi bilgi toplarız. Daha çok bilgi edinme eğilimi öne geçer.  Hatta bu bilgi edinme meselesi ; sanatçının aşklarına, kaç evlilik yaptığına, kızının hangi ünlü sanatçıyla veya düşünürle evlenmiş olmasına kadar  uzayabilir. Sanat tarihi, sanat felsefesi, estetik  gibi  sınırsız bilgi kaynağı ile karşı karşıyadır insan...

Sanat, büyük dinlerde doğmuştur, bunu yadsıyamayız; Michelangelo’nun  freskleri, Leonardo da Vinci’nin birçok İsa ve havarileri konulu yapıtları bilhassa İsa’nın Son Akşam Yemeği ( Son Taam ),

Başka diğer büyük ressamların yaptığı ‘açık havada yapılan vaaz sahneleri’ birçok insan figürüyle resmedilmiş . Ayrıca muhtelif İncillerdeki tezhip desenleri aynı bizim Kuran kapaklarındaki gibi. Onbeşinci yüzyılda neredeyse bir ev fiatına satın alınabilecek kutsal resimlerle bezeli parşömen  kağıdına İncil  varmış. Batista’nın eşsiz Meryem Ana tablosu  insanda şefkat ve merhamet duyguları uyandırıyor.  Hristiyanlıktan önce İlkçağ Yunan kültüründe  de yine tanrıların heykeller vardı. Apollon mabedi, Zeus heykeli, Artemis, Afrodit uzar gider... İnançlı kişi, işin bilgi kısmına çok fazla takılmaz.

O huşu içinde ruhunu dinginleştirir, önünde diz çökmüş dua ederken, o sanat eserinin şifa gücünden ve ahlaki esininden nasibini alır.

Dinin dışında yaşayan sanatsever birinin de ruhunu zenginleştirmesi bakımından bir sanat eserini  seyrederken veya dinlerken bilgi sahibi olmanın dışında ilahlaştırma-tapma boyutuna geçmesi olağandır.  Zira hayranlık ve takdir duyguları yükseklere çıktığında tapınmaya varan bir duygu durumu oluşabilir.  İşte o zaman bendeniz gibi sopranoyu tanrıça, görkemli bir Turan Erol tablosunu da ikonlaştırabilir. İşte bu noktada sanat, seküler insanın hayatında dinin yerini almıştır. Güzellikler, üstün yetenekler, hayranlık uyandıran yapıtlar insanı düşündürür, duygulandırır ve mutlu eder.

Ne zararı var ki ?  O İsa’dan ve Meryem Ana’dan esinlenirken, öteki de Rodin’den, Maillot’dan, Gustav Klimt’ten  veya Verdi’den etkileniyor ve böyle doyuma ulaşıyor. Sanat dinin yerini alırken, esasen aslına dönüyor;  sanat, dinden doğmamış mıydı?  Dinden ve dindarlardan beslenmemiş miydi?

Burada sürekli batıdan örnekler kullanıyorum, çünkü İslami kültür çok farklı bir kültür. Bana göre camiye ibadet etmek için giden bir mümin namazını kılarken gayet mütevazi bir şekilde en saf ve samimi duygularla Allah’a ve Resulullah’a(Hz.Muhammed’e) hitap ederek duasını en yalın tarzda ifade eder.  Oradaki   İznik çinilerinden, mihrabın sedef kakmalarından veya kabartma süslemelerinden, yerdeki halının dokumasından çok fazla etkilenmez.  Zaten öyle de olması gerekir. Resim ve heykelin ibadet ortamında bulunması caiz değildir.

Seküler tarzda bir yaşamın içinden gelen bir kişi Mimar Sinan’ın camiyi hangi tarihte; ustalık mı çıraklık mı hangi döneminde yaptığını, kaç yılda tamamladığını düşünür. Kirişine, tonozuna, sütununa, halının herekede mi, Uşak’da mı dokunduğuna , kubbenin çapına filan kafa yorabilir. Hele bir de Sanat tarihçi filan ise.   O meyanda da konsantre olup güzel bir dua edebilir tabiî ki.

İslamiyet biraz daha yalın, düz ve saf inancı temsil eden  bir büyük din. Musevilik gibi. Daha çok felsefi tarafı olan ve daha alçak gönüllü. İslami Sanatları, göz ardı etmek tabiî ki haddime düşmez.

Sabır ve ince zevk gerektiren tezhip sanatı , efşan sanatı, sedef kakmacılık, kaligrafi, hat sanatı, kaligrafik resim, ebru, çinicilik (İznik ve Kütahya Çinileri), telkari, altın telle kasnaklarda işlenen el işlemeleri ve halıcılık müthiş güzel örnekleri olan sanatlar. İslam el sanatları sabır ve tevazuyu temsil eden bir felsefeyi içermektedir. İslamı anlamak ve anlatmak Prof. Dr. Bekir Karlığa ‘nın zengin referanslarıyla zevkli olabilir. Kendisi, Ortaçağ felsefesi, Aristo ve İslam düşünürlerinin  Ortaçağ Avrupa’sını nasıl etkilediği konusunda  çok değerli bir akademisyen.

Türk İslam düşünürlerinin Farabi, Gazali, İbn-i Rüşd gibi daha birçok doğulu düşünür ve tıp bilginlerinin ortaçağdaki Aquina’lı Thomas (St. Thomas Aquinas) gibi Avrupal düşünürlere nasıl hakim olduklarını derin araştırmalarla anlatır. İlkçağ Yunan felsefesini özellikle de Aristo’nun felsefesini  esas alıp doğu kültürüyle harmanlayan ve geliştiren İslam filozofları üzerine çok büyük eserleri var. Örneğin; Gazali’nin “Filozofların Tutarsızlığı” adlı eserini dilimize çevirmiştir. Yanlı olmayan müstesna bir İlahiyat doktorudur.  Birkaç kez televizyonda izledim, bir Ortaçağ Felsefesi  ağırlıklı felsefi bir programdı ve hayran oldum. Önemli kaynakça açıklamalarında hep onun ismi geçer. Görsel sanatları çok fazla etkilemesi bakımından ve ilgi alanım olduğu için sürekli batı ve hristiyan kültüründen örnekleme yapıyorum. İslami kültür çok farklı ve hemen görünmeyen gizli bahçe.

Daima tam da ilgimizi çekebilecek kitaplar bulabilmemiz dileğiyle. Sevgiler ve güzellikler içinde olun.

Füsun Kankat

 



__________ ESET NOD32 Antivirus tarafından sağlanan bilgiler, virüs imza veritabanı sürümü: 7078 (20120423) __________

İleti ESET NOD32 Antivirus tarafından denetlendi.

http://www.nod32.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder